Unutmayın, herkesin hüznü kendine özeldir; tıpkı parmak izi gibi. Sizinkiyle kıyaslamaya çalışmak, anlamsız bir istatistik çabasıdır. Bırakın herkes kendi hüznünde özgür kalsın.
Sevgim arttıkça medeniyetim azalıyor, sevgilim.
Bakışların başka gözlere çarptığında,
cadı avcısı olurum orta çağda,
yakarım her şeyi bir anda.
Haklısın azizim, dürüstlük artık antika; vitrinde sergilenen, tozlu raflarda unutulan bir meziyet sanki.
Önce birilerinin yokluğu ağır gelmeye başladı, sonra dünyanın yükü ağır geldi. İnsan kendine ağır gelir mi? Ben bana ağır geldim, sonra etim kemiğim ağır geldi. Fazla seçeneğim yoktu. Ya bileklerimi dikine kesecektim ya da kendimden gidecektim.
Günaydın efendim, zor bir gece geçirdik. Gölgeler ruhumuzu döverken sesimiz çıkmadı, duvarlara çarpan suskunluğumuz yankılandı. Ama bakın, güneş yeniden doğdu! Şimdi umutlarımız avuçlarımızda yeşerdi, hayallerimiz küçük bir çocuğun gülüşü gibi kaygısız.
Sahte gülüşünüzle, kibirli sözlerinizle, insanları aşağılayan bakışlarınızla siz tam bir masal kötüsüsünüz.
Çoğunluğun uğultusunda kaybolmaktansa, yalnızlığın yankısı olmayı tercih ederim.
Bir gece ruhumu astım, kalabalığın ortasında öyle yalnızdım ki kimse görmedi. Bütün masumiyetimin ölümünü izledim. Sonra bir sigara yaktım ve dedim ki kendime: "Siktir et."
Saatlerce ağlamak, ciğerlerim parçalanırcasına koşmak istiyorum. Sonra sana gelmek ve göğsünde soluklanmak istiyorum. Göğsünde soluklanmak, güvende hissetmek tüm bu fırtınanın dinmesini beklemek istiyorum.
"Öyle kötü bir yazar oldum ki kendi hikâyemin figüranı oldum azizim."
Hayatın en büyük trajedisi, insanların potansiyellerine ulaşamamaları değil, onlara ulaşmaya çalışmamalarıdır.