Önce Tanrı yeryüzünü kurdu; sessiz ve loş bir diyardı.
Sonra bir melek indi, adımları tüyden hafifti.
Gülümsedi o an, bir ışıltı yayıldı semaya,
Ve güneş doğdu altın bir taç gibi, aydınlattı her yanı.
Toprak sevindi o dokunuşla, canlandı derin uykudan,
Sapsarı buğdaylar fışkırdı, bereket saçtı her yandan.
Van Gogh o sarıya baktı, ilahi bir sırrı sezdi,
Fırçasıyla o rengi çaldı, meleğin gülüşünden hediye.
Bir melek dolaştı insanlar arasında, kalbi sevgi doluydu.
Bir ölümlüye gönlünü verdi, bu yasak bir duyguydu.
Tanrı gördü bu aşkı, kanatlarını aldı o melekten.
Ağladı melek uzun uzun, gözyaşları döküldü derinden.
O yaşlar birleşti, coşkun denizler oldu yeryüzünde.
Utancından saklandı melek, o engin suların dibinde.
Şimdi Ege'nin derinliklerinde bir deniz kızı o;
Sessiz çığlıkları yankılanır, her dalga bir fısıltı.
Beethoven duydu meleğin çığlıklarını, senfoniler yazdı.
Başkası duymadı.
Ben huzur içinde yattığım bir gece biliyorum. Sen göğsümde yatıyordun. Meğer sol kaburgamın eksiğini tamamlıyormuşsun. Şimdi eksikliğini hissediyorum. Gel, tamamla; sensiz eksik yaşıyorum.
Hayatta yaşadığım ve yaşayacağım bütün hüzünler ve acılar, bir plan dahilinde kendi bilgim ve isteğimle gerçekleşmekte.
Bir kadeh sun bana, ey saki, gamı dağıtsın;
Bu ömür dediğin nedir ki, bir yudum anımsatsın.
Yarın kim bilir nerede, hangi diyarda eser rüzgar,
Bugünün neşesiyle avun, yarını kim anlatsın?
seni affetmek için kendime bütün gece yalanlar söyledim. Sen yine ben yokmuşum gibiydin
"Öyle kötü bir yazar oldum ki kendi hikâyemin figüranı oldum azizim."
Benim adım gri; iki dünyanın eşiğinde, ne tam bir rüya ne de eksiksiz bir gerçek. Ne karanlık gece gibi ne de aydınlık gün gibi—her anım bir çelişki. ⚫⚪✨
Sayın Hakim, bu, kalbimin ve zihnimin derinliklerinden gelen bir feryat. Ben, hayata, insanlığa, geleceğe dair beslediğim inancı kaybettim. Artık hiçbir şeye eskisi gibi bakamıyorum. Umudum tükendi.
Her şey anlamsız geliyor. Motivasyonum kalmadı. İlişkilerimde zorlanıyorum. Geleceğe dair hiçbir beklentim yok. Eskiden beni heyecanlandıran şeyler artık hiçbir anlam ifade etmiyor. Sanki içimde bir boşluk var. Şikayetçiyim hakim bey umutlarımı yıkan çocukluğumu çalan herkesten şikayetçiyim
Hayat, ne bir kadehte tükenen şarap, ne de sonsuz bir geceye düşen kara bir gölge... Bazen dudağımızda yarım kalmış bir şiir, bazen de 'Ah o gemi gelseydi' diyen bir yürek. Her 'belki' bir 'hiç'e açılan kapı, her 'sevda' biraz 'ölüm' kokan bir gül.
Sen benim kesilen bileklerimden akan kanım gibisin; benimsin ama bende değilsin.
Siz de ne panik yaptınız anlamadım ki! Sabah 'Dünya çok güzel, kuşlar cıvıl cıvıl!' diye uyanıyorum, öğleden sonra 'Her şey boş, hayat anlamsız...' falan takılıyorum. Ne olmuş yani? Sanki sizin hiç inişleriniz çıkışlarınız olmuyor! Bizimkiler biraz daha 'extreme' sadece, o kadar. Hani siz 'hafif bir sinirliyim' dersiniz, biz 'dünyayı yakasım var!' deriz. Küçük farklar işte...
Sanki ruh halimiz bir açma kapama düğmesi gibi, 'hadi canım biraz da depresif takılalım' diyoruz! Yok öyle bir şey tabii ki. Bazen enerjiğim ki maraton koşasım geliyor, bazen de yataktan çıkmak Everest'e tırmanmak gibi. Ama merak etmeyin, genellikle bir sonraki 'çılgın parti' moduna ne zaman geçeceğimi ben de kestiremiyorum!